tanrıça

“Es Leasing” ‘in personel müdürü olan Varol Özkan, 14. kattaki ofisinin penceresinden dışarıya bakarken, “Bugün ters bir şeyler olacak… İçimde kötü bir his var.” Diye düşündü. aslında güne zaten kötü başlamıştı. sabahın köründe evinden çıktıktan sonra arabası bozulmuş, işyerine kadar umumi vasıta ile gelmişti. Bu yüzden sinirli idi.Dahası, kendisini evinden işyerine kadar taşıyan otobüsün içerisinde açıklayamadığı, tuhaf ve utanç verici    olaylar başına gelmişti. Otobüse binerken, sanki eli kendiliğinden hareket etmiş, cebinden 20 milyon lira çıkarıp onu bilet yerinden sokmaya çalışmıştı.    Bu yüzden otobüs şoförü ile kavga etmişti. Otobüsteki herkesin bakışları altında tartışmaya hemen son verip, otobüs yolculuğuna başladı.Derken, beyninde başlayan hafif bir karıncalanma hissetti. karıncalanma giderek arttı, giderek arttı, arttı… öylesine artmıştı ki, neredeyse çığlık atacaktı. Derken bir kadının kendisine bir şey söylediğini yarım yamalak gördü. kadının ne söylediğini duyamamıştı. O sırada kendi isteği dışında dönüp kadına kendisinin de duyamadığı bir şey söyledi. kadının yüzü birden değişti ve Varol ‘a şiddetli bir tokat attı. Yüzüne inen tokadın etkisi ile Varol ’un kafası neredeyse otobüsün camından sekti.Dakikalar sonra, Varol kendisine geldiğinde, beynindeki karıncalanma gitmişti. Etrafındaki insanlar kendisine tuhaf ve öfkeli bir    biçimde bakıyordu. Varol yanındaki adama sordu. Varol: “Ne oldu ki?”Adam: “Ya kardeşim sen manyak mısın? Niye kadına öyle bir şey    söyledin?”Varol: “Affedersiniz ama ne söylemişim?”Adam: “Bilmiyor musun sen ne dediğini? Allah Allah…”Varol: “Lütfen, ne söylemişim?”Adam: “Ya git be kardeşim, tövbe tövbe…”O sırada Varolun omzuna usulca tıklatan bir başka adam, Varol un kulağına şöyle dedi:”O kadın, size iyi olup olmadığınızı sordu.    Siz de karşılık olarak az sonra penisinizi çıkarıp bütün otobüsün önünde sallayacağınızı söylediniz. Ve bu söylediğinizi tüm otobüs duydu. O yüzden size tokat attı. Çok da haklıydı bence.”Varol: “Benim böyle bir şey söylememe olanak yok!” diye patladı.Adam: “İyi ama söylediniz işte…neyse benimle konuşmayın daha fazla isterseniz…” Huzursuzca Varol dan uzaklaşmaya başladı adam.Beyninde ve vücudunda bir şok dalgası hissetti…Varol: “Bir dakika beyefendi, ben öyle bir innnsss….” Varol iradesi dışında birden konuşmayı kesti. Beyninde ve vücudunda bir şok dalgası hissetti… Bütün vücudu    birden dikleşti. 1 saniye bile geçmeden elleri yıldırım hızı ile pantolonunun kemerine saldırdı ve kemerini hızla çıkarıp otobüs yolcularına doğru    fırlattı. Otobüs yolcularının bakışları önünde pantolonunu daha süratli bir şekilde çıkarttı. Otobüs yolcuları bağrışmaya başladılar. Varol otobüsün ortasında, üzerinde sadece gömleği ve Donu ile duruyordu. Diğerleri müdahale edemeden, donunu çıkartıverdi. Varol otobüsün ortasında, palamut büyüklüğündeki penisi ile duruyordu. Varol yine    isteği dışında ağzını açıp, “HOOP!!!” diye bağırdı ve elleri penisine saldırdı. penisini manyaklar gibi sallarken, tek düşünebildiği boşalma noktasına varmaktı. .    Sanki görünmeyen bir güç onu emri altına almış, beynini yönetiyordu. Daha sonra kendisini otobüsün dışında, yolda buldu. Mümkün olduğunca az insana rezil olarak, hızla pantolonunu giydi. Ama pantolonunu giymek biraz güç olmuştu. Çünkü penisi hala aynı boyda idi. İşyerine kadar yürümek çok zor olmuştu. Pantolonunun önündeki şişkinliği gizlemek için ve yürürken devasa boydaki penisinin testislerini ezmemesi için çok uğraşmıştı. Niye inmiyor bu penis hala, diye düşündü varol.Tam ofisin kapısına geldiği zaman, güvenlik görevlisine selam verecekken, birden isteği dışında dönüp yolunu    değiştirdi ve yandaki bayan giyim dükkanına yöneldi. Güvenlik görevlisi, ulan herife bak be… selamsız serseri, diye düşündü.Tamamen robot gibiydi…Varol bayan giyim dükkanının önünde durdu ve içeri baktı. Şu an oldukça dik yakalı bir bayan kazağı almak dışında bir şey düşünemiyordu.    Dükkanın içinden bir bayan dışarı çıktı ve “nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu. Ama Varol u şöyle bir süzdükten sonra, pantolonunun önündeki palamut büyüklüğündeki şişkinliği fark eden kadın, bir adım geri çekildi. kadının yüzü değişiyordu.Varol ise tamamen robot gibiydi. Pantolonunun önündeki    şişkinliği kapatmaya bile kalkmadan, istiklal marşını ezberlemiş gibi konuşmaya başladı:”Ben inanılmaz derecede dik yakası olan bayan kazağı alacağım…” dedi.Kadın: “Buyurun, içeride çeşitlerimize bakın.” Dedi. Bir yandan Varol a tuhaf bir şekilde bakıyordu.İçeride kadın, çeşitleri göstermeye başladı. Varol un gördüğü en .    abartılı kazak, 50 CM boyunda, ama katlandığı zaman 25 cm yakası olan bir kazaktı. Üstelik yakası fermuarlı idi. Kadın: “İsteğe    bağlı olarak bu yaka degaje olarak da giyilebilir” dedi.Varol otomatik bir şekilde, “tamam, alıyorum, teşekkürler” dedi.Kadın paket yapmaya kalkarken Varol,    kendisini “PAKETLEMEYİN, ŞİMDİ GİYECEĞİM.” Derken buldu. kadın garip garip Varol a bakıp, “A-ama bu bayan kazağı?” dedi. Varol, “Olsun, aldığım emir böyle.” Dedi. Varol var gücüyle mücadele ediyordu. Ama bir şekilde birisi onu kontrol ediyordu. Varol ofise bu kazağı giyerek    girmek istemiyordu. Bu düşünce ve bunun utancı korkunçtu.Bir an, bu kontrole karşı tüm gücüyle ölesiye savaştı. Kazağı tam giyecekken bir    an durdu. Kolları havada, kazak ellerinde, bir an öylece durdu. Kadın, “i-iyi misiniz siz…” diye sordu.Varol “MMM…HMMMMP!” şeklinde içindeki mücadeleyi isteksizce dile getirdi.Ama gel gelelim, içinde o kazağı giymek ve dev yakasını ensesinde hissetmek şeklinde bir istek vardı…Varol un sekreteri    olan ayşe, ofisin duvarındaki saate baktı. Varol bey hiç bu kadar geç kalmazdı, dedi. Umarım ciddi bir şey olmamıştır, diye    düşündü. Kazağı nazikçe çıkartıp katladı…Ayşe masasından kalktığı anda, Varol kapıda belirmişti. Ofistekiler ona tuhaf tuhaf bakıyordu. Varol ofisine doğru yürürken, ayşe’nin yanından geçti. ayşe, onun üzerine giymiş olduğu fermuarlı degaje yakalı kazağı gördü. Kazak Varolun dizlerine kadar iniyordu. Bir bayan    için bu kazaktan çok, bir elbise olarak kullanılabilirdi. Tabi Beline de kalın bir kemer giderdi. Ama Varol bey in üstünde ne işi vardı bu kazağın?Ayşe, “Varol bey, size hasan bey telefon…” diye başladı, ama Varol ofisine girip kapıyı kapatmıştı bile.Kazağı    nazikçe çıkartıp, katladı ve misafir koltuğuna koydu. Kazağa 10 dakika bakıp kendisine neler olduğunu düşündü. Öyle Sanıyordu ki, bir süre    ofistekilerle ne zaman yüz yüze gelse, yüzü kızaracaktı.Ve Varol Özkan, işte ofisinden dışarıyı seyrediyordu. Aşağıda istiklal caddesi, ileride Karaköy iskelesi,    İstanbul’a bakıyordu. Bugün başka bir olay olmamasını diliyordu. Ama bir şeyler oluyordu ve gün yeni başlamıştı. İçinde gerçekten bugün olacaklar ile ilgili kötü bir his vardı.Varol kendi kendine, umarım başka bir şey olmaz, diye düşündü.O sırada beyninde bir ses duydu: “BUGÜN DAHA ÇOK ŞEY OLACAK VAROL !!!” genç bir kadın sesiydi.Ama ses o kadar şiddetliydi ki, Varol elleri ile başını tutuyordu. Varol öylece kalakaldı. Bir dakika sonra yavaşça ofisinden çıkıp, ayşe’ye sordu:”Ayşe, bana bir şey mi söyledin biraz önce?””Hayır Varol    bey, söylemedim. Zaten söylemek istesem, biliyorsunuz ki önce kapınızı vurur, sonra içeri girip söylerim efendim.””Tamam… işine devam et sen.””Ah, Varol    bey, Hasan bey bugün buraya geliyor efendim. Saat 15:00 de gelecek, hatırlatayım.””Tamam, Teşekkürler. Ya, bana kahve getirir misin? Biraz rahatsızım da…””Hemen, Varol bey.”Varol ofisine girdi ve koltuğa yorgun bir şekilde yığıldı. Daha gün yeni başladı… Rahatsızlık ki, ne rahatsızlık, diye düşündü.Saat 13:00 gibiydi ki, Varol ofisin dışından sesler duydu. Ama seslerin geldiği tarafa bakmadı, kendi işine bakıyordu. Seslere kulak kabarttı:Genç    bir bayan sesi: “Selam. Siz Varol beyin sekreteri olmalısınız. Kendisi ile görüşmek istiyorum.Varol sanki bu genç bayanın sesini tanıyordu.Ayşe: “Şu    anda meşgul, beklemeniz gerek.”Genç kadın: “Bekleyemem ayşe. ayşe hoş bir isim…”Ayşe: “Sizi hayatımda hiç görmedim, adımı nereden biliyorsunuz? Kimsiniz?”Genç kadın:    “Kim miyim… bana istersen TANRIÇA diyebilirsin.”Ayşe: “Tanrıça mı… bu bir isim değil ki. Bakın, siz ne görüşmek istiyoooorrrssss….”Genç kadın: “Sus, ayşe…”Ayşe: “Emredersiniz TANRIÇA…”O sırada ofisinin kapısının açıldığını duyan Varol, başını kaldırıp baktı.Ayşe ofisin kapısını açmış, yüzünde derin bir saygı ifadesi    ile başını eğip içeriye birisini alıyordu. Varol içeriye aldığı genç kadına baktı.Lateks bir pantolon ve…Genç kadın 25 lerinde gösteriyordu. Saçları sarı idi ve omuzlarına dökülüyordu. kadının üzerinde lateks bir pantolon .    ve dizlerinin üzerine kadar çıkan fermuarlı deri çizmeler vardı. Çizmelerin    topukları çok yüksekti. kadın, üzerine inanılmaz derecede dik fermuarlı yakası olan bir kazak giymişti… Yaka kulaklarını bile geçiyordu… Kazağın beline ise 20 cm kalınlığında heybetli deri bir kalın kemer takmıştı. Kemerin tokası Metaldendi, ve ışıl ışıl parlıyordu. Bu genç bayanın    göğüsleri ortalamadan biraz büyüktü. Kalçaları ise muhteşemdi. kadının gözleri masmaviydi ve bakışları insanın beynini yakıyor, insanı delip geçiyordu.Varol bakışlarını ofisin dışına çevirdiğinde hayretler içerisinde kaldı. İşyerindeki herkes, Tanrıçaya diz çökmüştü. Ayşe, hafifçe “Buyurunuz, saygıdeğer TANRIÇA…” dedi. Varol , ayşe’nin sesindeki saygı-korku titremesini fark etti.Tanrıça ona bakmadan “Aferin ayşe…şimdi bizi yalnız bırak.” Dedi. Bakışları Varol ’dan bir saniye ayrılmamıştı.Ayşe, bakışları yerde, ofisi terk etti ve kapıyı kapadı. Varol yavaşça ayağa kalktı… Şimdiye kadar çoktan inmiş olduğunu zannettiği penisi hala palamut kadar büyüktü.Tanrıça, güldü. “Dikkat et de, penisin pantolonunu yırtmasın.” Dedi.Varol, “Sen… kimsin?” diye sordu.Tanrıça aynı şeyi ikinci kez söylemekten feci yakınıyormuş gibi bir yüz ifadesi takındı. “İsmimi biliyorsun. TANRIÇA. ayşe ile az önce konuşurken duyduğunu biliyorum.” Varol cümleleri zorlukla kuruyordu…genelde ağzı    iyi laf yapardı, ama bu genç bayan içeri girdiğinden beri cümle kurmada anlaşılmaz bir sıkıntı çekmeye başlamıştı.”Sen… nasıl… ayşe… Diz çöküyorlar…”Telepatik emirler verebilirim…Tanrıça güldü. “Ben insanların düşüncelerini okuyabiliyorum, ve insanların beyinlerine hükmedebiliyorum. İnsanların düşüncelerini değiştirebiliyorum, hafızaları üzerinde değişiklik yapabiliyorum. Benim    sözüm insanlar için tanrı sözü gibidir… Tanrısal derecede şiddetli telepatik güçlerim var.” Kendisine aptal aptal bakmakta olan Varol u aşağılarcasına süzdü. “Bunu daha iyi anlayabilmen için şöyle söyleyeyim: Ben insanların her düşündüğünden haberdarım. İnsanlara telepatik emirler verebilirim, ve insanlar emirlerime    harfi harfine uyarlar. İnsanları programlayabilirim, birden fazla insanı aynı anda kontrol edebilirim. Mesela senin karakterini şu an istesem değiştirebilirim. Ve aklımdan geçen bir tek düşünce ile duygularını da değiştirebilirim. İnsan beyni üzerinde tamamen kontrol sahibiyim.” Tanrıça koltuğun üzerine itinayla katlanıp konmuş kazağa baktı. “Bu arada kazak için sağ ol.” Güldü. Varol zorlukla konuşuyordu. “Sen…buraya gelirken… beni kontrol ettin?”Tanrıça kahkaha attı. “Hayır. Seni kontrol etseydim, kazağı giymeye karşı koymayı AKLINA BİLE getirmezdin. Benim emrimi büyük bir istekle hemen yerine getirirdin. Ama    1-2 saniye mücadele ettin. Aferin sana.” Durakladı ve güldü. “Ben seni dün akşam programlamıştım. Bu sabah neleri yapacağını beynine yerleştirdim. Telepatik olarak, tabi… yanına bile yaklaşmadan. Sen de hepsini yaptın. Seni daha nelere programladım bilemezsin. Zamanı geldiğinde anlarsın.” Tanrıça, kazağının    dimdik durmakta olan yakasının fermuarını biraz açtı. Bunu gören Varol hemen pantolonuna işedi. Tanrıça kahkaha attı. “Gördün mü?”Varol şaşkınlıkla sırılsıklam pantolonuna bakıyordu.Tanrıça devam etti. “Sana bir şey daha göstereyim.” Varol un pantolonunun kemerine baktı. Kemer kendiliğinden çözülmeye başladı ve Varol    un pantolonu kendiliğinden yere düştü.Tanrıça “Maddeleri hareket ettirebiliyorum. Sen bu üstümdekini sıradan bir kazak ve kemer zannediyorsun değil mi? Bunlar    çok özel şartlar altında üretilmiş, zihinsel aktiviteyi arttıran cihazlar sayılır. Dışarıdan kazak ve kemer gibi görünüyor tabi. Kazağı giyince benim    inanılmaz telepatik yeteneğimin maddeleri hareket ettirebilmesini sağlayan bir araç oluyor. Kazağın fermuarı ise gücünü ayarlıyor. Fermuarı tam yukarıya çekip kapattım mı, tam güç çalışıyor. Kemer ise, enerji deposudur.” Elini, şiddetle belindeki kapkalın kemerin ışıldayan metal tokasına vurdu.Varol birdenbire acıyla gerildi… vücudu dimdik ve kaskatı kesildi. Tanrıça kahkaha attı. “Maddeleri hareket ettirebilme gücüm ile aynı zamanda neler yapabilirim biliyor musun? Seni    patlatabilirim. penisini havaya uçurabilirim…”Varol penisine bakamıyordu çünkü Tanrıça nın gücünün etkisindeydi. penisinde korkunç bir acı başlamıştı. Tanrıça, “Şanslısın ki kazağımın    yakasını biraz açtım az önce… yoksa penisin kan kusmaya başlamıştı bile.”Varol penisine bakabildi en sonunda. penisi 2 katı büyüklüğe erişmiş ve her yerinde damarlar vardı. Kan basıncı yüzünden küt küt atıyordu penisi. Bu penisi pantolonuna sokamazdı, bu imkansızdı.Tanrıça rahatça koltuğa oturdu. Varol da isteği dışında koltuğuna oturdu. Tanrıça devam etti: “Görüyorsun ya, ben tanrısal bir güce sahibim. Benim karşımda insanlar çaresizler. Bu yüzden kendime tanrıça diyorum. Beni geçekten daha iyi anlaman için sana neler yapabileceğimi telepatik olarak aktarmak istiyorum”Tek    bir gayesi vardı şimdi…Varol beyninin patladığını sandı. Bağırıyor, kendini ofisinde oradan oraya atıyor, kafasını sıkıca tutuyordu. 1-2 dakika sonra kendine geldi. Koltuğunda oturuyordu. Evet, onun neleri yapabileceğini şimdi anlıyordu.Ofisten dışarı baktığında herkesin kendi cinsel organıyla deli gibi oynadığını görüyordu. .    ayşe delirmiş gibiydi… sanki mastürbasyonu ilk kez keşfeden kız çocuğu gibiydi. Varol Tanrıça ya baktı. Tanrıça:”Sen de katıl onlara, ne    dersin Varol? ÇEK VAROL! 31 ÇEK!”Varol manyak gibi yerinden fırlayıp devasa boydaki penisine saldırdı. Sallıyor, salladıkça zevk artıyordu. Tek bir    gayesi vardı şimdi, o da attırmak. Başka bir şey düşünemiyordu. Tanrıçayı mutlu etmek tek isteğiydi. Tanrıçanın kahkahalarla güldüğünü duyabiliyordu. Mümkün olduğunca yavaş boşalabilmek başlı başına bir hedefti artık onun için.Zirveye ulaşan zevk, titreyen Varol u patlama noktasına getirmişti. 2 eli    de penisi kavramış olan Varol, birden durdu. Tanrıça: “Boşalmak üzeresin” dedi. “Acaba nereye boşalsan? Hmm…”Varol ofisindeki masanın üzerine eğildi. O    an çok önemli belgeler masanın üzerinde duruyordu. Tanrıça:”Bunlar bugün saat 15:00 de buraya gelecek Hasan beyin belgeleri… zihninden okuyabiliyorum.” Varol    hemen şişmiş penisini belgelere doğru sallamaya başladı. Yavaş yavaş…Boşalması 2 dakika sürdükten sonra Varol masaya baktı. Masa, belgeler, kanlı sperm    ile kaplanmıştı. Ama Varol un penisi hala aynı boydaydı.Tanrıça, “Ooo…şimdi .    başın dertte değil mi?” dedi.Varol tamamen çaresizliğe gömülmüştü. O ne    isterse yapıyordu. Dışarıya baktı. Ofistekilerden inlemeler ve boşalma haykırışları geliyordu.Tanrıça, “Önemli değil… Hasan bey de bize katılır, merak etme…””Neden bunu yapıyorsun?” diye bağırdı Varol. Bir an sonra yüzü salak ve komik bir şekil aldı. Yavaşça tanrıçanın önünde diz çöktü.Tanrıça, “Sesini .    yükseltmek şöyle dursun, ben izin vermeden konuşmayacaksın, hatta düşünmeyeceksin.”Varol alçak sesle ve saygıyla, “Emredersiniz, Tanrıça” dedi.Tanrıça yakasının fermuarını tamamen yukarıya kadar çekti. Varol 2 kaburga kemiğinin kırıldığını ve ofisin bir köşesine savrulduğunu hissetti. Acıdan haykıran Varol, birkaç saniye sonra tekrar    Tanrıçanın önünde dik çöktü. Ama Acı dayanılmazdı…Tanrıça koltukta rahatça oturuyordu ve iki eli de belindeki kemerin üstündeydi. Varolun yanına diz çöktü…Ayşe ofise girdi. Varol un yanına diz çöktü, ve ikisi de tanrıçaya baktılar. Tanrıça ise kazağının yakasının fermuarı ile oynamakta    idi. Fermuar yukarıya çekildikçe beyinlerindeki baskı artıyor, fermuar açıldıkça rahatlıyorlardı. Bu arada fermuar her açılışında Varol beynindeki program yüzünden halıya    işiyordu. Bu programı onun beynine Tanrıça yerleştirmişti. 10 dakika boyunca Tanrıça fermuarı ile oynadı. ayşe ve Varol artık dayanamayacaklardı. Çığlık atmak istiyorlardı…Derken Tanrıça fermuarı yukarıda bıraktı. Bu şekilde de 20 dakika geçti. Varol ve ayşe artık ağlamaya başlamışlardı. Gözyaşları yanaklarından süzülüyor ve halıda gölcük meydana getiriyordu. Tanrıça fermuarını açtı. Varol ve ayşe hemen yere yığıldılar. 2 dakika sonra, tekrar kendilerine    gelmişlerdi ve diz çökmüşlerdi.Tanrıça onlara 10 dakika süre ile baktı. Varol ve ayşe kıpırdayamıyorlardı ama beyinlerine bir şeylerin sokulduğunu hissediyorlardı. Varol, programlandıklarını anlamıştı.Tanrıça, “Beyninize yüzlerce program koydum. Sürpriz olsun.” Kahkaha attı ve devam etti. “Ben dışarı çıkıyorum. Döneceğim.”Tanrıça çıkıp gitti.    Varol ayağa kalktı ve öylece durdu. ayşe onun yanına diz çöktü ve penisini elleri ile kavradı. Varol un devasa boydaki    penisini ağzının içine aldı ve emmeye başladı. Öpüyor, yalıyor ve saçlarına sürüyordu. 30 dakika boyunca ayşe, Varolun penisi ile bu şekilde oynadı. Sonra daha şiddetli emmeye başladı. Artık Varolun vücudu spazm geçiriyordu. Testislerinde ne var ise ayşe nin ağzına püskürdü. ayşe Varolun tüm spermini yuttu. Varol hayretler içindeydi, çünkü penisinde en ufak küçülme olmamıştı. Varol birden ayşe nin organını gördü. Beynin bir şimşek çaktı ve ayşe nin içine girmek istedi. Varol Tanrıça nın kendilerine nasıl programlar koyduğunu anlıyordu. Varol ayşe nin içine girdi ve ayşe nin 2 kez gelmesini sağladı. Sonra dili ile ayşe nin organını yalamaya başladı. ayşe yi bu şekilde de getirdikten sonra ikisi de yorgun bir şekilde yan yana yattılar. Tam o sırada ofisin kapısında duran Hasan bey i gördüler. Birden ayağa kalktılar ve Hasan bey e baktılar. Hasan bey:”Siz…delirdiniz mi? Ne yapıyorsunuz siz?”Varol ve ayşe, Hasan    bey i gördükleri için beyinlerindeki program çalışmaya başladı ve ayşe deli gibi ileri atıldı. Hasan bey in pantolonunu çıkartmaya çalışıyordu. Hasan bey, “Bırak kadın! Ne yapıyorsun? Bırak beni! Delirdin mi?”Ayşe, programının etkisi ile tamamen kendini kaybetmişti. Hasan bey in pantolonunu    çıkartmıştı ve donunu sıyırıyordu. Bir yandan şehvetli bir şekilde Hasan beyin gözlerine bakıyordu. Hasan bey durakladı ve şaşkınlıkla kadının penisini    emişini seyretti.Seni Seviyorum, Hasan…Varol ise Hasan bey ’i görür görmez, programının etkisi ile ona aşık oldu. Evet, artık o erkeklerden hoşlanıyordu. Hasan bey e bağırmaya başladı, “Hasan! Oh, geldiğine ne kadar sevindim bilemezsin! Seni seviyorum, Hasan! Sana aşığım! Bırak onu kaltak! penisini emme! O penis benim!” Varol, aşağılık dönmeler gibi kırıtarak Hasan bey e doğru yürümeye başladı. ayşe yi saçından    tuttuğu gibi kenara fırlattı ve Hasan bey in önünde diz çöken Varol, penisi ağzına almaya hazırlandı.Hasan bey için bu son    noktaydı tabi. “Siz delirmişsiniz! Bu ne rezilliktir! Bırakın beni!!!” diye bağırıp Varol a vurdu. Varol yere yuvarlandı ve Hasan bey    de hemen işyerinden kaçıp gitmek için geriye döndü.Fakat arkaya döndüğünde, birkaç adım ötesinde durmakta olan genç bir bayan gördü. Bayan muhteşem bir kıyafet içerisindeydi ve çok güzeldi. Elleri belindeydi. Kazağının fermuarlı dik yakası, ihtişamla gökyüzüne uzanıyordu.Tanrıça, hiçbir şey söylemedi. Hasan    bey birden elektrik çarpmış gibi sarsıldı. Yüzünde güzel bir şeyin farkına varmış gibi bir ifade belirdi. Hemen Varol a dönüp, “BEN DE SENİ SEVİYORUM AŞKIM!!!” diye bütün gücüyle bağırdı. “Seviş benimle, VAROL !!!”Hasan bey elbiselerini parçalarcasına çıkarttı ve Varol a    koştu. Tanrıça kahkahalarla gülüyor, gülüyordu. Varol ile Hasan birbirlerinin vücutlarını okşadılar. Varol zevkle aldı Hasan bey in penisini ağzına. Hasan bey tekrar tekrar boşaldı Varol un ağzına. Sıra Hasan beyde idi. Hasan bey Varol un penisini emerken, ayşe de Hasan    bey in penisini emiyordu. 3’lünün zevk ve şehvet dolu titreşmelerini izleyen Tanrıça, dikkatini işyerindeki diğer çalışanlara yöneltti. Bir yandan da    yakasının fermuarı ile oynuyordu. Diğer eli ise belinde, kemerinin üstündeydi. Tanrıça diğer çalışanlara, bu işyerini birbirine katmaları emrini verdi düşüncesi ile. Gerçek bir tufan koptu işyerinde. Masalar uçuşuyor, kağıtlar yakılıyor, her yer yerle bir ediliyordu. Tüm hengame bittiği anda, işyeri savaş alanından da beter görünüyordu. Diğer çalışanlar Tanrıça nın önünde tek sıra hazır ol vaziyetinde duruyorlardı. Yüzlerinde ifade yoktu. Tanrıça onların bu halleri ile pek eğlendi. Tanrıça her zaman bir erkeğin penisi ne kadar büyüyebilir diye merak etmişti. Bakışları ile tek sıra hazır ol vaziyette duran erkekleri süzdü. Orada bulunan en yapılı erkeği seçti. Bir de çok hoş ve çekici bir bayan seçti aralarından. Tanrıça düşüncesi ile kıza, yapılı erkeğin penisine bildiği tüm metotları uygulaması emrini verir. Tanrıça ukala ve kibirli bir şekilde emretti…Kız hevesle atılıp yapılı erkeğin penisini yalamaya, öpmeye, ağzına almaya başlar. Diğer eliyle de testislerini okşuyordu. Erkek    kasılmaya başladı. Zaten penisi kısa sürede 20 cm olmuştu. Daha sonra Tanrıça kıza geri çekilmesi emrini verir. Başka bir kıza ise erkeğin penisini düzenli olarak ölçmesini emretti.Erkek ortada 25 cm lik penisi ile durmaktaydı. Tanrıça bu erkeğin zihnini en Erotik    ve şehvani imajlarla doldurdu, bu erkeğin fetişine uygun imaj bombardımanına tuttu. Erkek çıldırmak üzereydi. Yerinde duramıyordu. Tanrıça onu zorlamaya karar verir.Tanrıça yakasının fermuarını yukarıya sonuna kadar çekti. Ellerini beline kemerinin üstüne koydu. penis gözle görünür şekilde büyümeye başladı. 40 cm,    60 cm…Erkek patlamak üzereydi. Tanrıça erkeğin kan basıncını sonuna kadar köklemişti. Erkeğin penisi 70 cm ye kadar gelmişti neredeyse. Ama daha fazla dayanamayacaktı. Tanrıça ukala ve kibirli bir şekilde emretti: “80 cm yi göreceğim.”Erkek inlemeye başlamıştı. Damarları fırlamak üzere olan 75 cm lik penis, uzaylı bir yaratığa benziyordu. Tanrıça daha fazla güç verdi.Penisin ucundan kan damlaları yere damlamaya başlamıştı. Fırlamış damarlardan kan sızıyor, halıya damlıyordu.Tanrıça “Demek en büyük penis, 75 cm boyunda öyle mi? Hayal kırıklığına uğradım.”Tanrıça, daha fazla güç    verdi. Erkeğin penisi 80 cm olmuştu ama, bir anda şiddetle infilak etti. Her tarafa kan sıçramıştı. Erkek çığlık atmaya başladı.Tanrıça onu düşüncesi ile susturdu. Ama birazdan kan kaybından ölecekti, bu kesindi. Tanrıça yakasının fermuarı ile oynamaya başladı yine. Fermuarı aşağı    ve yukarı hareket ettiriyordu. Diğer eli ise yine belinde idi. Karşısında durmakta olan topluluk bu fermuar hareketinden çok ağır bir    şekilde etkilenmişti. Bazıları beyinlerinde oluşan basınca ilk anda hiç dayanamadılar. Birçoğu ağlamaya başladı. Diğerleri dişlerini sıkıyordu. Tanrıça ise rahatça bir    koltuğa oturmuş, ofisteki 3’lünün oynaşmalarını seyretmeye dalmıştı. Tabi eli, fermuarı ile oynamaya devam ediyordu. 3’lüyü izlerken fermuarı ile oynamaya dalmıştı.    Kendisinin emri altında hazır bekleyen topluluğu da unutmuştu. Bu topluluktaki insanların birçoğunun beyinleri çoktan şişmiş, ağlıyorlardı. Burunlarından ve ağızlarından kan sızmaktaydı. Tanrıça onları tamamen unutmuştu ve fermuarı ile oynuyordu. Fermuar yukarı, fermuar aşağı, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı…Artık birçoğu dayanamayacaktı. Bir kızın beyni kulaklarından fışkırdı. Önce dizleri üstüne düştü, sonra tamamen    yere devrildi. Yanındaki hazır ol durumunda bekleyen arkadaşının üstüne kan saçılmıştı. Gruptakilerin hepsi tir tir titriyordu. Derken Tanrıça dalgınlıkla fermuarı yukarıda bıraktı ve diğer elini de beline, kemerinin üstüne koydu. Bu şekilde 10 dakika ofisi seyre daldı. Bu 10 dakika süre grup için ölümcül oldu. İlk 5 dakika grubun tamamı için cehennem azabı oldu. Bir başka kızın gözlerinden kan akmaya    başlamıştı. Diğer bir erkek basınçtan tamamen kör olmuştu. Basınçtan hiçbir şey duyamıyorlar, hiçbir şey göremiyorlar, konuşamıyorlardı. 1 erkeğin kafası infilak .    etti. İşyerinde bir köşeye savruldu. 10 dakika sonra Tanrıça tekrar fermuarı ile oynamaya başladı. Grup, beyinlerindeki korkunç basınca rağmen, büyük rahatlama hissetti. Ama çok sürmeyecekti bu…Bu işkencenin daha ne kadar süreceği belli değildi. Tanrıça hala grubu umursamadan fermuarı ile oynuyor,    fermuar bir aşağı, bir yukarı hareket ediyordu. Gruptakiler ölünceye kadar devam edebilirdi bu. Gruptaki erkeklerden bazıları hayatlarının bu muhteşem güzellikteki genç kadına bağlı olduğu düşüncesi ile zevklendiler, penisleri daha da kalktı. Delirmiş gibiydiler…Tanrıça hala oynuyordu fermuarı ile. Fermuarı ile oynadıkça    çıkan “zzzziiiiiip” sesi artık gruptakilerin beynini yiyordu. Artık tüm grup hüngür hüngür ağlıyordu. Gruptaki bir kızın boynundaki damar çatırdadı ve kan akmaya başladı.Derken bütün grup üyeleri, beyinlerinde patlarcasına Tanrıçanın sesini duydular:Tanrıça “Sizi unutmadım.” Dedi. “Sizi unuttuğumu sanıyorsanız yanılıyorsunuz, unuttunuz mu    benim düşünceleri okuyabildiğimi?”Bu söylenen söz grupta bomba etkisi yaptı. Yani Tanrıça, Fermuarının ve maddeleri etkileme gücünün etkisini bildiği halde, bilerek fermuarı ile oynuyordu. Gruptaki erkeklerden bazıları boşaldı.Artık gruptakiler zaman kavramını .    yitirmişlerdi. Birazdan pes edeceklerdi ve hepsi ölecekti.Tanrıça devam etti: “Hayır    ölmeyeceksiniz.” Fermuarını açtı ve gruba döndü. İki eli de belinde idi. “Sizleri programlıyordum. Önümüzdeki günlerde yapacağınız şeyleri beyinlerinize yerleştirdim. Şimdi istiklal caddesinin bir ucundan öteki ucuna kadar olduğunuz gibi, yani çırılçıplak koşacaksınız. Haydi bakalım!”Bu telepatik emir etkisiyle bütün grup,    “EMREDERSİNİZ” diye haykırarak, hoplaya sıçraya işyerinden çıkıp istiklal caddesinde koşmaya yöneldiler.Tanrıça, ofiste sevişmekte olan 3 ‘lüye döndü. Delirmiş gibiydiler. Hasan bey, ayşe ’nin göğüsleri arasına sıkıştırdığı penisini ileri geri hareket ettiriyor, inliyordu. O sırada Varol un ağzına vermiş olduğu penisini    emiyordu Hasan bey.Tanrıça ofisin kapısında durdu. Sevişmekte olan üçlü birden dondu ve yavaş yavaş hazır ol duruşuna geçtiler. Hasan bey in penisinin ucundan sperm sallanıyordu. ayşe nazikçe koltuğun üzerinde duran kazağı Tanrıça ya diz çökerek verdi. Sonra tekrar hazır ol    durumuna geçti.Tanrıça “Çok güzel. Kazağımın üstüne sperm sıçratmamışsınız. Eğer sıçrasaydı ne olurdu biliyor musunuz?” dedi.Üçünün de yüzünde tanrıçaya hayatlarının sonuna    dek hizmet etmek istercesine bir ifade vardı. ayşe nin gözünden bir damla yaş aktı.Tanrıça Varol ve Hasan a baktı. “İkiniz    de 1 yıl boyunca 40 cm penis ile dolaşmak zorunda kalırdınız.”Varol yavaş yavaş ayşe nin arkasına geçti.Tanrıça, “Acaba sizinle ne yapsam şimdi?” diye sordu.Varol, ayşe yi arkadan yavaş yavaş sikmeye başlamıştı… Hasan ise onlara bakıp 31 çekmeye başlamıştı. ayşe zevkten    delirmek üzereydi.Tanrıça, Varol un penisini daha da büyüttü. ayşe inlemeye başladı. Varol şimdi daha da hızlı sikiyordu ayşe nin götünü.    Hasanın penisi de normalden daha fazla büyüktü. Tanrıça elindeki kazağı daha güvenli bir yere koydu ve elleri belinde bir şekilde    sikişen üçlüyü kontrol etmeye başladı. 50 cm boyundaki penisi…Tanrıça Varol un penisini devasa bir boyuta getirmeye karar verdi. Yakasının fermuarını çekti. Elleri belinde, tam güç verdi. Varol haykırdı ve çıldırmış şekilde ileri geri deli gibi gidip gelmeye başladı. Hasan ın penisine de güç vermişti. Hasan şimdi, “penisim” dediği 45 cm lik şaft ı sallıyordu. Varol un penisi 65 cm olmuştu ve ayşe acıdan kıvranıyordu. Tanrıça, Varol un bacaklarından sızan ayşe nin kanını gördü. Tanrıça gülümsedi. Tanrıça yakasının fermuarını açarken, Hasan    ve Varol aynı anda şiddetle boşaldılar. ayşe ve Varol şehvetle inlerken, Hasan haykırarak onların üstlerine sperm yağdırdı. Varol ayşe nin götünden çıktığı zaman, penisinin üzeri kan içindeydi. Tanrıça ise, kalın kemerinin metal tokasına darbuka çalar gibi tempolu bir şekilde vurmaktaydı.    Sonra kemerinin tokasını okşamaya başladı. En sonunda ellerini kemerinin 2 yanına, beline koydu. Hasanın penisi hala inmemişti. 50 cm boyundaki penisi ile Varol ve ayşe nin yanında duruyordu. Hasan yavaşça Varol un arkasına geçti. Varol Tanrıça ya “Yalvarırım yapma…” der    gibi bakıyordu. Tanrıça Varol un bilincini serbest bıraktı… Tanrıça “Bana bir şey mi söyleyeceksin Varol?” dedi.Varol “Yalvarırım… Sana yalvarıyorum bunu    bana yapma, lütfen…” dedi. Hasan Varol a giriyordu. Varol “Ne olur yapma… yaa…aaaaapmaaa… AAAAHH!” Tanrıça kahkaha attı. götten sikildikten sonra, Varol un kanı, Hasanın bacaklarından akmaya başladı. Varol mahvolmuştu…Hasan Varol un götüne tamamen boşalmıştı. Hatırı sayılır bir inlemeden sonra, Hasan    Aniden sert bir hareketle Varol un götünden çıktı. Hasan Arkasını döndü. Varol birden dönüp penisini Hasanın götüne daldırdı. Hasan ın    götünün içinde penisi büyüyen Varol, ileri geri giderken Tanrıçaya baktı. Hasanı sikerken Tanrıçanın dik yakasına ve kemerine baktı. Tanrıça Varol un böyle yapacağını biliyordu çünkü Varol u programlamıştı. Penisi tulumbaya dönmüştü sanki…Tanrıça Varol a bakıp “Hoppaaaaaa…” dedi. Varol bunu duyduğu    an gözleri daha da açıldı. Şimdi penisi 4 katına ulaşmıştı ve Hasanı daha süratli sikiyordu. Tanrıça da sağ eliyle kemerinin    tokasına vurarak tempo tutuyordu. Sol eli belindeydi.Tanrıça, ayşe ye düşüncesi ile mastürbasyon yapmasını emretti. ayşe bir an şok geçiriyormuşçasına sallandı ve hemen organına saldırdı. Gözlerini Varol ve Hasan dan alamıyordu. Varol haykırdı ve Hasanın götünün içine boşaldı. Hasan ve Varol spazm geçiriyorlardı şimdi. ayşe de gelmişti. İnlemeler ofisi doldurdu. Tanrıçanın emri sanki bıçak gibi kesti beyinlerini: “Ağlayın!” Varol, Hasan, ayşe    hüngür hüngür ağlamaya başladılar. “Gülün!” Kahkahalar doldurdu ofisi. “Ağlayın!”, “Gülün!”, “Ağlayın!”, “Gülün!”, “Ağlayın!”…Derken Tanrıça yakasının fermuarını en yukarı, sonuna kadar çekti. Hasanın önüne kadar geldi ve durdu. Varol, Hasan, ayşe beyinlerinde giderek artan basıncı hissediyorlardı. Tanrıçanın elleri belindeydi. Tanrıça karşısında    duran zavallıların beyinlerindeki basıncı her geçen saniye arttırıyordu. Titremeye başladılar. Tanrıça, maddeleri hareket ettirme gücü ile, şimdi fermuarı ellerini sürmeden hareket ettiriyordu. Yaka kendiliğinden açılıyor ve kapanıyordu. Bir süre bunu yaptıktan sonra tekrar eli ile fermuarla oynamaya başladı. Varol o    ana kadar fark etmemişti. Kazağın yakası 20 cm kadar dikti. Fermuar her açılışında Varol işiyordu. penisi tulumbaya dönmüştü sanki. Beyinlerindeki    basınç artık dayanılacak gibi değildi. Ağızlarından, burunlarından ve kulaklarından kan sızıyordu. Tanrıça fermuarı aniden en yukarı çekti.Varol, hasan, ayşe kafalarının    içinde sürekli devam eden bir çatırtı duymaya başladılar. Tanrıça fermuarı yarıya kadar indirdi. Çatırtılar azaldı ama üçü de biliyordu ki    beyinlerinin içerisinde bir şeyler ölmekteydi. Tanrıça Fermuarı iyice açtı. Üçü de bayıldı. Varol bayılırken yine halıya işedi.Tanrıçanın yeri göğü inleten telepatik emri ile zıpkın gibi ayağa fırladılar: “KALKIN!””Ben izin vermeden nasıl bayılırsınız???” Tanrıça fermuarı ile daha hızlı oynamaya, yukarı aşağı hareket ettirmeye başladı.30 dakika süren, bu yürek, beyin ve penis hoplatan fermuar oyunundan sonra üçlü ölmek üzereydi. Varol un penisi    işemekten ve boşalmaktan alev alev yanıyordu sanki. Üçü de yalvaran bakışlarla Tanrıça ya bakıyorlardı. Kulaklarından kan sızmaya başlamıştı. Varol ve    Hasan ın penisi balon gibi olmuş, küt küt atmaktaydı.Tanrıça fermuarını açtı ve ellerini beline koydu. “Henüz ölmenizi istemem tabi” güldü. .    Varol un önünde durdu ve şişmiş penisini tuttu. Diğer eliyle de Hasan ın penisini tuttu. penisleri birden o kadar sıktı    ki, uçlarından kan püskürdü. Varol ve Hasan acı şekilde inlediler.Tanrıça düşüncesi ile emir verdi. “Ayşe nin zihninden saat 17:00 de    alt kattakiler ile toplantınız olduğunu okuyorum… hmmm…Giyinin! Ellerimi yıkamaya gidiyorum ve döndüğümde giyinmiş olacaksınız.”Tanrıça döndüğünde üçü de hazırdı. Tanrıça onları küçümsercesine süzdü. Elbiselerinin orasında burasında sperm izleri vardı.Tanrıça kahkaha attı ve “Düşün önüme! Toplantıya iniyoruz…” dedi.Devam edecek…Gönderen: Fermuarlı_Dik_Yaka